28 Ekim 2014 Salı

DETOKSİFİKASYON,KARACİĞER TEMİZLİĞİ,DETOX DİYETLER

Detoksifikasyon iç temizliği anlamına da gelir.Vücutta sindirim esnasında biriken metabolitlerin(atık ürünler) vücuttan uzaklaştırılamaması bir çok rahatsızlığa sebep verebilir.Bunların başında karaciğer ,safra kesesi,böbrek ve barsak rahatsızlıklarıdır.Beslenme ile ilgili toksinlerin uzaklaştırılması her zaman tam temizlenme,vücudu toksinlerden arındırma anlamına gelmez.Toksinler yani vücut için zehir manasına gelen maddeler her yerdedir.Zehire maruz kalmamak hele de 2000 li yıllarda mümkün değildir.Ben bunun önüne geçme derdinde değilim.Örnek verecek olursam sigara dumanı,deodorant kokusu,plastik,boya kokusu,egzoz dumanı,sigara içmek ,alkol tüketmek,yanmış et tüketmek,katkı maddesi içeren hazır gıdaları tüketmek,ağır metal dediğimiz aliminyum,kurşun gibi bileşenlere maruz kalmak,böcek ilaçları besin üzerinde kaldığında o besini bizim iyi yıkamadan tüketmemiz,tarım ilaçları kalmış gıdaları tüketmek,bulaşık deterjanı kalıntılarının tabak,bardak üzerinde kalması ,barsaklarımızda yaşayan bakterilerin atık ürünleri,eti yedikten sonra sindirilirken kana  verilen et metabolitleri (üre,ürik asit vb.),virüslere,bakterilere maruz kalma yani enfeksiyon riski ve daha saymakla bitmeyecek bir çok sebep var.Mesele toksinleri hayatımızdan sıfırlamak değil,böyle bişey mümkün değil zaten,mesele vücudumuzun toksinleri uzaklaştırma özelliklerini güçlendirmek.Bunun için yine söz dönüp dolaşıp beslenmeye geliyor,hareketli yaşama geliyor.Günümüzde çok popüler olan bir tabir detoks programındayım demek.Detoks demek aslında karaciğer işlevini iyileştirmek demektir.Çünkü karaciğerimiz  bir çok zehirli kimyasalı uzaklaştırma görevi üstlenmiştir.Ona çok iyi bakmalıyız.3 ayda bir karaciğerimizi dinlendirmeliyiz.Karaciğerimize binen yük arttıkça sebebi tıpta açıklanamayan bir çok otoimmün hastalığa yol açar.Oto immün demek antijenlere yani mikrobiyal zararlılara karşı vücudun üretmiş olduğu antikorların yani antijenleri yok eden savaşçı ,vücudu savunan,koruyan organizmalar çok fazla salındığı için kendi koruduğu organla ters düşer,ters tepkimeye girer ve kendi organını yok etmeye başlar.Benim rahatsızlığım da işte böyle bir rahatsızlık Multıpl skleroz hastalığı .Buna bir çok hastalık var.Mesela başta obezite(biriken yağlar toksisiteyi artırır),sedef hastalığı,romatoid artiritler,lupus,alerjiler,astım rahatsızlığı,ülseratif kolit hastalığı,tiroit ve diabet hastalığı,dikkat dağınıklığı,zihin karışıklığı,depresyon ,migren,idiyopatik baş ağrısı.Bu hastalıklar aslında kader değil.3 ayda bir kez yapılacak detoks programlar ve hergün sağlıklı beslenme kriterlerine göre beslenmek ve fiziksel olarak hareketli olmak ,yürüyüş veya bir spor dalıyla ilgilenmek  bu durumlardan bizi çok uzakta tutacak.Uzun lafın kısası ben artık karaciğerimizi nasıl temizleriz ona geçeyim .Karaciğer dedik ama böbrek temizliğini de unutmayalım.Çünkü böbreklerimizden de protein atıkları uzaklaştırılıyor.Böbrek için bol su tüketmek detoksifikasyon sağlar.Aslına bakarsanız biz kadınlar ayda bir kez veya 3 ayda 1 kez veya 6 ayda 1 kez veya senede 1 kez evimizde genel,kocaman bir temizlik yaparız ya.Duvarları boyarız,halıları kaldırır,yıkamaya  veririz,mutfak dolaplarının içini boşaltır ,rafları temizler sonra tekrar yerleştiririz ya.Dip köşe bucak temizlik,işte vücudumuzda böyle bir temizlik istiyor.Bu temizlikte de temizleyici olarak yani deterjan olarak besinleri kullanacağız.Bu besinleri bazen yiyerek (mesela lahana yiyerek) bazen de bazı besinleri yemeyerek (mesela peynir ve et ve alkol gibi) ,bazen de hiç bir şey yemeyerek(oruç gibi,su orucu gibi,sadece meyve tüketmek gibi) vücudumuzda detoksifikasyon yapacağız.Özellikle bu detoksları mevsim geçişlerinde yapmak daha faydalı olacaktır.Şimdi kış mevsimine giriyoruz.Detoks yapmanın tam zamanı.
1.Her gün meyve yemeliyiz,özellikle portakal,mandalina ve elma ve armut
2.Hergün sebze yemeliyiz,özellikle lahana,brüksel lahanası,brokoli,enginar,pancar,havuç,karahindiba,soğan,sarımsak,domates,salatalık,biber tüketin.
3.Hergün yağlı tohum tüketmeliyiz,özellikle çiğ badem
4.Hergün tam tahıl ürünleri;tam buğday ekmeği,çavdar ekmeği,yulaflı ekmek,kepekli ekmek,ruşeymli ekmek,yulaf unu,çavdar unu,tam buğday unu,yulaf ezmesi,yulaf kepeği bunlardan birini veya birkaçını tercih etmeliyiz.Ekmek olarak veya unundan kek,çörek yaparak
5.Hergün yeşilmercimek,kırmızı mercimek,bulgur,kuru fasulye,barbunya,nohut bunlardan biri ve birkaçı tercih etmeliyiz.Çorbası,yemeği veya salataya karıştırarak tüketebiliriz.
7.Hergün Zerdeçal,Tarçın,Meyan kökü ,lavanta tüketmeliyiz.Zerdeçalı yemeklerde veya yoğurda veya bala karıştırarak kullanın.Meyan kökünün çayını yapın.Tarçını çay olarak tüketin.
8.Hergün yoğurt veya kefir tüketin.
9.Gıda takviyeleri alın.C vitamin,,beta karoten,E vitamini,Deve dikeni,Propolis,Lipotropic faktör,lesitin,micromer,turmeric,enginar ,çörekotu ,antioksidant formula,multivitamin  gibi.Ürün yelpazesi oldukça geniş olduğu için eczanelerde satılan ürünleri tercih edin ve doktor yada diyetisyen önerisiyle ürün kullanın.Çünkü her ürün herkese faydalı diye bişey yok.Kişinin özel durumları varsa belki hiç bir şey kullanmaması onun için daha iyi olacak.
DETOX İÇİN ÖRNEK MENÜ
KAHVALTI : 1 adet elma + 1 kase ev yapımı yoğurt(2 tatlı kaşığı yulaf ezmesi veya kepeği+1 tatlı kaşığı öğütülmüş çörekotu)
                         1 dilim tam tahıllı ekmek
                         1 adet haşlanmış yumurta
                         Dereotu,tere,roka,maydonoz vb. çiğ sebze,domates,salatalık,biber(1 çorba kaşığı sızma zeytinyağı)
ARA ÖĞÜN: 10 adet çiğ badem+1 adet armut +1 fincan meyanköklü,lavantalı,tarçınlı bitki çayı

 ÖĞLE :                      1 kase sebze çorbası(yukarıda saydığım sebzelerden+zeytinyağı) veya 4 kaşık sebze yemeği
                                     Salata(yukarıda sağdığım sebze içerikli+sızma zeytinyağlı)
                                     1 dilim tam tahıl ekmeği
                                     3 çorba kaşığı kepekli pirinç veya basmati pirinci veya karabuğdaydan bulgur pilavı
                                      1 porsiyon fırında balık veya ton balığı(diğer etler yasak)

ARA ÖĞÜN : 1 kase ev yapımı yoğurt(1 tatlı kaşığı toz zerdeçal)+1 adet havuç+1 adet biber+1 adet salatalık+1/3 maydonoz veya tere veya roka veya dereotu+1 adet mandalina veya portakal + 1 fincan meyanköklü,lavantalı,tarçınlı bitki çayı

AKŞAM :                   1 kase sebze çorbası(yukarıda saydığım sebzelerden+zeytinyağı) veya 4 kaşık sebze yemeği
                                     Salata(yukarıda sağdığım sebze içerikli+sızma zeytinyağlı)
                                     1 dilim tam tahıl ekmeği
                                     3 çorba kaşığı kepekli pirinç veya basmati pirinci veya karabuğdaydan bulgur pilavı
                                      1 porsiyon fırında balık veya ton balığı(diğer etler ve peynir yasak)

GECE ÖĞÜNÜ :   1 kase yoğurt veya kefir(1 tatlı kaşığı yulaf ezmesi veya kepeği) +1 adet elma veya armut veya muz + Melisa çayı

Evet karaciğer detoksunun özeti bu şekilde.Böbrek detoksu için günde 2,5-3 lt kadar su tüketmeliyiz.
Bir başka yazımda da oruç detoksundan bahsedeceğim.
Kalın sağlıcakla,

    


24 Ekim 2014 Cuma

ÖZEL DURUMLARDA KULLANILABİLECEK KÜRLER NELERDİR

Kür isminden de anlaşılacağı gibi belli periyodlarda tüketilen ,belli bir miktara göre hazırlanan bitki,baharat,meyve karışımlarıdır.Herkes hazırlayabilir fakat herkesin tüketebileceği karışımlar değildir.Kalp hastalığı olanlar,kan sulandırıcı ilaç kullananlar kesinlikle kullanmamalıdırlar.Yüksek tansiyon hastaları,düşük tansiyonu olanlar,gebe ve emziren anneler kesinlikle ve kesinlikle doktora danışarak hareket etmelidirler.Günlük hayatta sıklıkla duyduğumuz güncel bir tabirdir kürler.Benim hastalarım üzerinde ihtiyaç olduğunda kullandığım bazı faydalı kürleri sizlerle paylaşmak istedimİştah kesici ,ödem atıcı,yağ yakıcı Kür:2 lt suya 2 adet kök zencefili,2 adet kök çubuk tarçın,2 adet zerdeçal,1 adet limon,1 tatlı kaşığı tane karabiber ve tane kimyon,5-6 adet taze nane yaprağı ,1 tutam maydonoz,1 adet elmanın kabukları( veya bütünüyle de olabilir) ekle.5-6 dk. Kaynat.Altını kapat içine 1 çorba kaşığı yeşil çay ekle.Bazen soğuk bazen sıcak için farketmez. Günde 1 lt. tüketin. Kalan karışımı buzdolabında saklayın.Zayıflama Kürü : 1 lt suya : 1 adet elma kabuklarıyla birlikte doğrayın + 1 çubuk tarçın + 3 karanfil = hepsini 5 dk . kaynatın.Ateşten alın,içine : 1 tatlı kaşığı veya 1 poşet yeşilçay + 4 adet tane karabiber + 1 tatlı kaşığı veya 1 poşet mate çayı + 1 tatlı kaşığı veya 1 poşet ıhlamur veya kuşburnu veya rooibos çayı ekleyin.5 -10 dk. demlemeye bırakın.Bütün malzemeleri süzün,sıcak veya soğuk olarak için.İçerken isterseniz limon dilim veya nane yaprağı ekleyebilirsiniz.Kabızlık İçin Kür -I: Akşamdan 1 bardak suya 2 adet kuru erik + 1 adet kuru kayısı ekleyin.Sabah bu karışım üzerine biraz sıcak su + 1 tatlı kaşığı bal ekleyin.bu şekilde suyunu ve tanelerini yiyin, yarım saat sonra kahvaltı yapın.Kabızlık için Kür -II:Akşamdan 1 bardak kaynar suya 1 tatlı kaşığı tane kimyon,4-5 adet taze nane yaprağı ekle.Sabaha kadar demlensin.Sabah kalkınca süzün,aç karnına için!Bağışıklığı Güçlendirmek İçin Kür :1 lt. suya taze zencefili rendele + karanfil + çubuk tarçın + ıhlamur + tane karabiber ekle , 5-6 dk. Kaynat. Gün boyu için.Her Derde Deva Kür: 1 su bardağı ev yapımı yoğurt içine 1 çay kaşığı toz zerdeçal,1 çay kaşığı öğütülmüş çörekotu ekleyin.Bir sabah bir akşam yatmadan önce tüketin.Kolesterol İçin Kür : 1-2 adet elma,1-2 adet limon,1 bağ maydonoz,1 avuç zeytinyaprağı,1 avuç alıç,2 lt su,5 dk. kaynatın,süzün.Aç karnına hergün 1 -3 su bardağı kadar tüketin!Kalan karışımı süzerek buzdolabında saklayın!Hergün 1 diş sarımsak yutun!Yutamayanlar için 1 kaşık yoğurtla birlikte tüketin.Bu kürlerle alakalı sorularınız olduğunda lütfen soru sormaktan çekinmeyin.İtina ile cevaplarım.Kalın sağlıcakla!

22 Ekim 2014 Çarşamba

AĞIZDA YARA ,AFT BESLENME İLE NE İLGİSİ VAR DEMEYİN !OKUYUN!OKUTUN!

Güne merhaba,bugünde sizlerle ağız yaralarından söz edeyim dedim.Nerden aklınıza geldi diye soracak olursanız geçen hafta antibiyotik kullanmıştım,sonrasında da ağzımda aft oluştu ve gün içerisin de çok rahatsız etti,yemek yerken ,konuşurken  vs. Bunun için ağzıma 1 adet tane karanfil attım ,rahatlattı.Bakalım başka aftlarla ilgili uygulayabileceğimiz neler var.Bir kere ağız yarası ,ağız ülseri ,aft denilen sağlık sorunu her zaman herkeste olabilir.Bunun farklı bir çok sebebi var.Şekerli  içeceklerin sık tüketimi,asitli içeceklerin bol içilmesi,yeterince su içmemek,ağız bakımının yeterince yapılmaması,dişleri olması gerektiği gibi fırçalamamak,bazı asit içeriği yüksek patlıcan gibi besinlerin tüketiminden sonra ağızda aft oluşumu basit bilinen sebeplerdir.Ciddi bir sağlık problemi değil ama bu aftların sık sık tekrar etmesi ciddi bir sağlık sorunu olabileceği riskini artırır.Tekrarlayan aftların çoğunda altta yatan sebepler arasında stres,yetersiz beslenme ,besin intoleransı,özellikle laktoz ve gluten intoleransı,besin alerjileri,hazır gıdaların içine konulan benzoik asit,sorbik asit gibi koruyucu maddeler  olduğu  görülmektedir.Ağız içinde yara oluşumunu önlemek ve/veya oluştuktan sonra  iyileşmesini hızlandırmak için neler yapabiliriz maddeler halinde sıralayalım:
  1. Tabi ki bir sağlık kuruluşuna, hekime başvurmalıyız. Hekimin öngördüğü tedaviyi uygulamalıyız.
  2. Stres ve stresli ortamlardan uzak durmalıyız denilir ama ben öyle söylemiyorum, stresi kontrol etme veya yönetme yollarını aramalıyız. Çünkü stressiz bir hayat yok. Vücudumuzun dengesinde bile adı üstünde stres hormonları var. Hareket ettiğimizde,yürüdüğümüzde ,spor yaptığımızda bile stres hormonları salgılanıyor. Stresi hayattan çıkarmak mümkün değil. Stresi yönetmek için ne yapmalı bence onu düşünmeliyiz.Bence her olayın  hep olumlu yanlarını görmeliyiz.Hayat bir kitapsa bence bu kitabı olumlu görerek ve olumlu düşünerek okumalıyız. Bu benim fikrim,herkes aynı düşünceyi benimsemek zorunda değil.
  3. En iyi içecek Su'dur.En çok su içmeliyiz ,daha sonra Bitki çayları,çay,kahve,şekersiz madensuları tüketilmeli. Nadiren  asitli içecekler, meyve suları ,kolalı içecekler olabilir. Fakat mümkün olduğunca tüketimden sonra mutlaka ağız bakımı; diş fırçalama, ağız gargarası ile gargara  yapılmalı. Bunlara  eşdeğer yapılabilecekler ne olabilir. Örneğin şekersiz adaçayı içmek, tarçın,karanfil çayı içmek te ağız florasının hijyenini sağlayacaktır.
  4. Yetersiz beslenme de , dengesiz beslenme   hastalıkları(diabet,hipertansiyon,obezite) gibi kapsama alanında  birden çok hastalık bulundurur.Ağız ülseri ile ilgili olan hastalıklar tiamin,riboflavin,piridoksin vitamin eksikliği ve çinko eksikliği rahatsızlıklarıdır.Tiamin vitamini en çok tahıl tanelerinde bulunur, özellikle tahılın öz kısmı ve kepek kısımların daha fazladır.Başka karaciğerde ve kurubaklagillerde  bulunur.Günlük beslenmemizde tam buğday ekmeğine(çavdar,kepekli ekmek te olabilir) kesinlikle yer vermeliyiz. Kişinin  en az günde 100gr.(4 tost ekmeği dilim) esmer  ekmek yemesi gerekir. Riboflavin vitamini süt ve süt ürünlerinde bol miktarda bulunur.Ben sütü süt olarak değil daha çok yoğurt,kefir,ayran  ve probiyotik yoğurt olarak öneriyorum. İlla süt içilmek isteniyorsa laktozsuz süt veya keçi sütü tavsiye ediyorum. Sebebi de süt intoleransı olabileceği için. Bunun ayrıntısına çok girmeyeceğim. Piridoksin vitamini  de en çok protein içerikli yani hayvansal gıdalarda var. Et ve et ürünleri,kurubaklagiller ve süt,yoğurt ve tahılların kepek kısmında var.Bu besinlerin yetersiz alınması ağızda yaralara yol açabilir. Bağışıklık sistemimizi zayıflatabilir.Çinko minerali piridoksin vitamini gibi hayvansal kaynaklarda daha çok bulunur.Bunun dışında yağlı  tohumlarda ceviz,çiğ fındık ve bademde de bulunur.Bu besinlerde ne kadar yenileceği kişiden kişiye değişir.Bu yüzden her insanın hasta olsun olmasın mutlaka bir diyetisyeninin olması şart .Aynı yurtdışında güzel işleyen aile hekimlikleri gibi ailenin bir de diyetisyeni olmalı,beslenmeyi anlatmalı,kişiye günlük alması gereken besinlerin  miktarlarını anlatmalı .Böylece hasta olmadan hastalığın önlemi alınmalı ki bu söylem yüzyıllar önce İbni Sina,Hipokrat sağlık otoriteleri tarafından söylenmiş besinlerin ilacımız olduğunu ifade etmişlerdir.
  5. Gelelim hazır gıdalara.Hazır gıdaların içine konulan koruyucu maddeler belki konulduğu gıdanın  ömrünü uzatıyor ama bizim ömrümüz kısalıyor bence. Hazır gıda tüketimi yapmayalım elimizden geldiğince. Modern yaşamın getirilerinden dolayı buna bazen mecbur kalıyoruz.En azından hazır gıda tüketimini asgari de tutalım.
  6. Özel olarak ne yenmeli ne içilmeli diye bakacak olursak;hergün en az 3 adet meyve tüketilmeli ve meyvelerin kabuğunda bol miktarda bulunan flavonoidlerden yararlanabilmek için kabukları soyulmadan tüketilmeli.Flavonoidlerin yeri gelmişken söyleyelim antioxidant olmalarının  dışında antihistaminik özellikleri de vardır.Bu vesile ile ağzında sık sık aft çıkan kişiler çoğunlukla alerjik bünyeleri olan,bağışıklığı zayıf olan,inflamasyona yatkın olan kişilerdir.Bu yüzden günlük beslenme de kabuklu elma,kuru veya yaş üzüm,ananas,soğan,sarımsak,maydonoz,yeşil sebzeler mutlaka tüketmeliyiz.Allah-ü Teala o kadar cömert ki bu fonksiyona sahip bir değil birden çok meyve,sebze ve bitki yaratmış ne güzel.Elmayı sevmeyene,armut onu sevmeyene portakal,portakalı yemeyene ananas,ananası yemeyene böğürtlen ve bu zincir uzadıkça uzar.Siz siz olun hergün 3 adet meyve tüketmeye özen gösterin.
  7. Her gün en az 2 kase yoğurt tüketin!Yoğurdun içine 1 çay kaşığı toz zerdeçal ve öğütülmüş çörekotu ilave edin.Faydası artar.
  8. Hergün 1 fincan tarçınlı karanfilli adaçayı için!
  9. Bol su tüketin.Günde en az 8-10 bardak .
  10. Her gün yeşillik yiyin.Maydonoz,nane,tere,roka,dereotu.Salatalarda,yoğurdun içinde ,rondodan geçirilerek ayranın içinde .
  11. Hergün propolis ve balık yağı ve gingko bloba tüketin!(Özel durumu,hastalığı olanlar doktora veya eczacıya veya diyetisyene danışmadan kullanmayınız!)
Şimdiye kadar yazdıklarım aftla ilgili öne çıkan tavsiyelerim.Elbette genel sağlıklı beslenme kriterleri olan her besin grubundan yeterince tüketmek ve fiziksel olarak aktif hayat tarzı her zaman her yerde biz diyetisyenlerin tavsiyeleridir.Sağlıklı beslen,bol su tüket,hareketli ol,güneşe çık güneşlen,olumlu düşün,olumluya odaklan,MUTLU OL..........Kalın sağlıcakla...........
       

18 Ekim 2014 Cumartesi

BU SENE Kİ GRİP VİRÜSÜ SİNÜZİTE ÇEVİRİYORMUŞ ! SİNÜZİT VE BESLENME

Son 2 aydır tekrar eden kronik sinüzit rahatsızlığı ile uğraşıyorum.Söylenir ya,fikrinde ne varsa zikrin de o olurmuş.Sinüzitle yatıp sinüzitle kalkıyorum,burun tıkalı,bol burun sekresyonu,baş ağrısı,geniz akıntısı,halsizlik hepsi var.Hayatın konforu yerlerde tabi ki.Her ay antibiyotik kullanmak durumundayım.İmmun sistem de zayıflıyor tabi ki.Bu hastalıktan korunmak için beslenme açısından neler yapabilirim sorusuna cevap aradım günlerce.Ve kendimce şu verileri sinüzitten korunmak için ve daha az sinüzit enfeksiyonuna  yakalanmak için ilke edindim.Ananas meyvesi bir mucize ,içinde bulunan bromelain maddesinin mukolitik balgam eritici  etkisiyle sinüzit ile birlikte tüm üst solunum yolu hastalıklarında olumlu tesiri var.Bu yüzden hergün 1 dilim taze ananas tüketilmelidir.Soğan ve sarımsak içinde bulunan diallil-sülfit bağlarından ve quarsetin içeriğinden dolayı vücudumuzda iltihap oluşturan maddeleri baskılıyor.Bu yüzden her gün soğan ve sarımsak tüketmemiz gerekiyor.Eğer midemiz çiğ soğan ve sarımsak tüketince ağrı ,gaz,şişkinlik yapıyorsa soğan ve sarımsağı haşlayıp tüketmek veya suyunu içmek te aynı yararlı etkileri sağlar.Günde 3-4 adet soğan ve 6-7 diş sarımsak tüketelim.Yeri gelmişken midenizde ağrı varsa,ülser varsa bunun için de çiğ lahana tüketin,çünkü çiğ lahana tüketimi de peptik ülser tadavisinde etkilidir.Hergün 1 kase çiğ lahana tüketimi aynı zamanda saman nezlesi diye bilinen alerjik rinit belirtilerini de azaltır.Alerji demişken gerçekten bu tarz rahatsızlıklarda bence kesinlikle besinsel alerjilerimiz var mı bir doktora başvurup testler yaptırmalıyız.Bunun için göğüs hastalıkları doktorları bu testleri yapıyorlar.Aynı zamanda besin intolerans testleri de bu tarz sinüzit,alerjik rinit gibi rahatsızlıklarda da çok etkili.İsim verecek olursam bu konuda başı çeken en iyi firma Cambridge Üniversitesinin laboratuarlarında yapılan testler.Katkı maddeleri,hazır gıdalar da bir çok hastalıkta olduğu gibi sinüzitte de olumsuz etkileri mevcut.Meyvelerden siyah üzümün flavonoid içeriği yüksek olduğundan sinüzit rahatsızlığı geçiren herkesin tüketmesi gereken bir meyve.Tazesi her mevsim olamadığı için bence her gün 1 avuç siyah çekirdekli kuru üzüm tüketmeliyiz.Bunun yanında siyah çay yerine yeşilçay veya beyaz çay tüketimi de sinüzitten korunmak için etkili,hergün 2-3 fincan tüketmeliyiz.
Sinüzitin bitkisel tedavisinde en etkili bitkisellerden biri ginkgo bloba ekstresi, meyan kökü ve aloe vera.Ginkgo bloba kapsül olarak ,aloe veranın da  saf sıvı hali eczane veya aktarlarda var.Meyan kökü müthiş bir bitki gerçekten,on parmağında 10 marifet bunu biliyordum ama sinüzite de iyi geldiğini biraz kitap karıştırınca farkettim.Meyan kökünün aktif olan bileşeni glisiretinik asitin öyle bir özelliği var ki sinüzit doktorumun bana ilk gün önerdiği kortizon iğnesiyle aynı etkiye sahip.Bu glisiretinik asit ne yapıyor vücutta: prostoglandin ve lökotrien üretimini baskılıyor ve bunu prednison gibi kortikosteroidlere benzer bir şekilde yapıyor.Müthiş bir şey bunu okuduktan sonra aktara gittim hemen aldım.Kullanımını da biraz araştırdım.Günde 6 gr.dan fazla kullanmıyoruz ve her kullanım 2 gr. bu da 1 tutama denk geliyor.Tansiyon hastaları ve potasyumu düşük olan kişiler dikkatli olmalı,çünkü vücutta potasyumu düşürebilir.Bunu da şöyle çözebiliriz.Hergün 2-3 adet gün kurusu kayısı  veya medine hurması tüketiriz.Son olarak ;bağışıklık sistemini de güçlü tutmak gerekli.Bunun için sağlıklı beslenmek, katkı maddesiz beslenme ,yapay şekerlerden uzak bir beslenme şart.Evet söylediklerimi maddeler halinde sıralayacak  olursam:
  1. Bi kere yeterli ve dengeli beslenmeliyiz,bunun için bir diyetisyene gidip hangi besinden ne kadar yemek gerektiğini,günlük enerji ihtiyacını,su,besin ihtiyacını öğrenmeliyiz!
  2. Sürekli sinüzit,ürtiker,saman nezlesi geçiriyorsak besin alerji testi ve besin intolerans testi yaptırmalıyız!
  3. Günlük meyve tercihinde  Ananas ve Siyah Üzüm tüketimine dikkat etmeliyiz!
  4. Günlük sebze tüketiminde Çiğ Lahana,Soğan,Sarımsak tüketimine dikkat etmeliyiz!Soğan ,sarımsak haşlanıp suyu içilebilir,tanesi yenebilir.Ya da soğan sarımsak doğal bala karıştırılıp şurup şeklinde de tüketilebilir.
  5. Bitkisel gıda takviyelerinden Ginkgo Bloba kullanmalıyız!Kan sulandırıcı ilaç kullananlar doktor kontrolünde almalı!
  6. Aloe Vera tüketmeliyiz !
  7. Meyan kökü çayı içmeliyiz!Günde 3 kez 2 gr. + 2-3 kuru kayısı ile birlikte
  8. Yeşil çay veya Beyaz Çay içmeliyiz!Günde 2-3 kere.Tansiyon hastaları dikkatli olmalı.
  9. Şeker ve şekerli gıdalardan uzak durmalıyız.Diş ve ağız bakımına ekstra özen göstermeliyiz!
  10. Burun tıkanıklığını engellemek için serum fizyoloji ile burnumuzu yıkamalıyız!
  11. Arı ürünlerine alerjimiz yoksa her gün Propolis kullanmalıyız!
Kalın sağlıcakla............

17 Ekim 2014 Cuma

BİR BESLENME UZMANI OLARAK MEME KANSERİNİN FARKINDAYIM !!!!!!!!!

Hepimizin korkulu rüyası meme kanseri,son yıllarda da adını sıkça duyuyoruz.Peki ne yapmalı ,nasıl korunmalı.Aslında risk faktörleri pek de öyle korunmayı sağlayacak türden değil.Çünkü meme kanserinde kayda değer risk faktörü şunlar; aile geçmişi,soy geçmiş önemli sonra ilk adet kanamasının(menarş yaşı) erken  yaşta görülmesi,ilk hamileliğin gecikmesi veya hiç hamilelik yaşanmaması gibi belirteçler ön planda.Daha sonra da sağlıksız beslenme,fiziksel aktivitenin azlığı,obezite çevresel risk faktörleri arasında.Beslenmemizde dikkat etmemiz gereken noktalar bence şunlar olmalı.Bi kere kafein içerikli gıdalardan(çay,kahve,kola vb.) uzak durulmalı,çünkü kafein,teofilin gibi maddeler meme dokusundaki hücrelerde aşırı çoğalma yapabiliyor.Bu çoğalan hücrelerde bazen benign(iyi huylu doku), bazen malign(kötü huylu doku) dokulara dönüşebiliyor.E vitamini içeren besinlerin yetersiz alınması  vücutta kadınlık hormonları dediğimiz FSH,LH,Östrojen gibi hipofiz bezinden salgılanan hormon salınımını olumsuz etkiler.O yüzden her gün 1 avuç kadar yağlı tohum;ceviz,çiğ badem,yer fıstığı,çiğ fındık yemeliyiz.Tiroid bezi işlevi düşük olan hanımlar da mutlaka bir doktor kontrolünden geçmelidirler.TSH ' ı 3 ve üstü olan bayanlar meme muayenesi yaptırmanızda fayda var.Çünkü iyot yetersizliği ,hipotiroidizm hastalıklarında da  meme dokusunda ya iyi ya kötü doku farklılaşmaları olabilir.35 yaşından sonra her sene bir kez meme muayenesi ve senede 1 defa  TSH,T3,T4,Anti TG ve Anti-TPO testleri yapılmasında fayda var.Barsak işlevlerinin ve karaciğer işlevinin  düzenli olması da meme kanserinden korunmada oldukça önemli.Barsak sağlığı için kabızlıktan korunmalıyız.Kabız olmamak için lifli gıdalarla beslenmeliyiz.Tam tahıl,sebze ve meyveler,salata,kurubaklagiller.Her gün tüketimine dikkat etmeliyiz.Su içmeyen bir toplumuz.Her gün en az 8-10 bardak su tüketirsek barsaklarımızın hareketini hızlandırmış oluruz.Bununla birlikte barsak florasında yaşayan bağışıklığımız için son derece önemli probiyotik bakterilerin sayısını artırmalıyız.Bunu probiyotik içerikli yoğurt ve kefir içerek yapabiliriz.Ya da probiyotik kapsülleri eczaneden temin edip hergün 1 kapsül kullanabiliriz.Karaciğer işlevi de son derece önemli.Özellikle östrojene bağlı meme kanseri riski olduğunda östrojeni vücuttan karaciğer uzaklaştırdığı için karaciğer ve safra kanallarımızın temiz olması,sağlıklı olması şart.Aynı zamanda karaciğer bu işi yaparken B vitaminleriyle  ve B 6 vitamini ile bu atımı gerçekleştirir.Yani ekmek yemeden asla sağlıklı bir beslenme gerçekleşemez.Siz siz olun Dukan diyeti ,yok Karatay diyeti gibi diyetisyenlerin önermiş olduğu sağlıklı ekmekten (tam tahıllar,kepekli makarna,tam buğday unundan yapılmış makarna,çavdar ekmeği,kepekli ekmek,tam buğday unu ve ekmeği gibi)yoksun bir beslenme tarzını kesinlikle benimsemeyin.B6 vitamini tüketimi de östrojen birikmesini önler.Bunun için  bence en iyi en sağlıklı B6 vitamini kaynağı deniz  balıkları kültür balıkları değil,organik tavuk,organik kırmızı et ve ulaşımı daha kolay yoğurttur.Tabi hazır yoğurtlar değil.Evde kendi mayaladığımız yoğurt.Hazır katkılı gıdaların en büyük zararı karaciğeredir,çünkü o gıdanın zararlarını bertaraf etmek için safra fazla salgılamak durumunda kalır.Toksik ögeler dokularda birikir.Bunun için ayda 1 kez  karaciğer temizliği yapmalıyız.Bu konuya daha sonra geniş yer vereceğim.
 Kalın sağlıcakla..............

16 Ekim 2014 Perşembe

KİLO VEREYİM DERKEN KASLARINIZDAN OLMAYIN!!!!

Sağlıklı olmanın temel şartlarından biri sağlıklı beslenme ise, diğeri de düzenli olarak fiziksel aktivite yapmaktır.Sağlıklı olmak bedensel,ruhsal ve fiziksel olarak tam bir iyilik halidir.Yani sağlık, sonuç ise ,sonucu besleyen tek bir sebep yok,üçü birarada kahveler gibi üçü birarada olacak.Yeri gelmişken söyleyeyim,süttozu içeren,şeker içeren hazır kahve tüketimini önermiyorum,sağlıklı bulmuyorum.
Tabi bu kişilerin kişisel tercihlerine ,seçimlerine bağlıdır.Sağlıklı olmak ta kişisel bir seçimdir.Peki uygun fiziksel aktiviteyi nasıl seçmeliyiz?Bunun için çok fazla uğraşmaya gerek yok.Öncelikle yapmamız gereken bir adımsayar almak ve günde kaç adım attığımızı ölçmek gerekli. Eğer her gün 5000 adım atıyorsak bu adımı ikiye katlamalıyız.Yani günde 10000-13000 adım arası yürüyüş veya yürüyüşe eşdeğer aktivite  yapmalıyız.Ve bunu düzenli hale getirmeliyiz.Her ne kadar egzersiz bedenimizde anlık bir stres oluştursa da her gün ya da haftanın her 3 günü yapıldığında bedenimiz bu duruma alışır,daha düzenli çalışır,daha verimli çalışır ve vücudumuz daha dayanıklı olur.Hani denir ya ''10 parmağında 10 marifet''işte bu tabir tam da fiziksel aktivite ve egzersiz  için söylenmiş bir söz.Neden ?Çünkü genel anlamda egzersiz yapmanın 1 tane değil,bir çok faydası var.İngiliz anahtarı gibi,her kapıyı açar,bedendeki çoğu sıkıntıyı problemi halleder veya problem olabilecek durumları en aza indirger veya problemleri tamamen ortadan kaldırır. Hadi bakalım bu faydalar nelermiş?Görelim.Hepimizin bildiği fakat ertelediği faydalar.Bu konu ile ilgili her zaman her yerde bir yazı bulabilirsiniz,hatta gazete manşetlerinde yine egzersiz,sağlıklı beslenme,sağlık ile ilgili her gün yazı okuyoruzdur.Ama biz, bir sihir,bir mucize olsun isteriz.Oturduğumuz yerden sağlıklı olalım isteriz.Böyle bir şey yok. Bunu aslında hergün zihnimizden tekrar etmeliyiz.Hareketsiz yaşam olamaz,sağlıklı olmak kaliteli yaşam demektir,sağlık herşeydir,sağlık varsa herşey vardır,hareket etmeyen hiç bir nesne yoktur,ben de hareket etmeliyim,nasıl hareketimi artırabilirim sorusunu her gün kendime sormalıyım?Örneğin ; otobüsten 2 durak önce  inebilirim,market alışverişi için en uzak markete gidebilirim,okul servisinden 2 durak önce inebilirim,dizlerimde bir rahatsızlık yoksa asansör kullanmayıp,merdiven inebilir veya çıkabilirim,daha az aracımı kullanıp hem bedenime hem de cebime yatırım yapabilirim,araç kullanmadan olmuyorsa o zaman otoparkta arabamı en uzak yere park edebilirim.Evde veya işte çalışırken,iş yaparken ayakta kalmamda bir sıkıntı yoksa oturularak yapılacak bir işi ayakta yaparak bedenimin daha fazla enerji sarfetmesine fırsat verebilirim.Gördüğünüz gibi küçük şeyler,küçük dokunuşlar hayatımızı ne kadar değiştirecek.Hele bir de kilo fazlalığımız varsa.Az yemek kilo verdirmez,bununla birlikte vücudun harcadığı enerjiyi de artırması lazım ki depo yağlar enerjiye dönüşüp vücuttan uzaklaşsın.Aslında kilo aldıran sebep çok yemek değildir,aslında kilo aldıran hareketsizliktir.Bir de az yiyerek kilo vermeye çalışanlarda tartıdaki kayıp yağ kaybı değildir,su ve kas kaybıdır.Kas kaybı  istenmeyen bir durumdur.O yüzden siz siz olun kilo vereyim derken kaslarınızdan olmayın. Kilo kaybı demek yağ kaybı demektir.Normalde hastaya diyet verdiğimizde bazal metabolizma hızını yavaşlatırız, çünkü kalori kısıtlarız. Kalori kısıtlaması yani vücudun alması gereken enerjisini azalttığımızda,vücudun bazal yani kendisi için harcadığı enerjiyi düşürmüş oluruz.Egzersiz sayesinde eğer diyetle birlikte bütünleştirirsek bazal metabolik hızımızda bir değişiklik olmayacak hatta ve hatta egzersiz yapmak düzenli olarak tabi ki iştah kontrolü de sağlayacaktır.Artık sağlıklı beslenmek ve egzersiz yapmak buna inanın tüm branşlardaki doktorlarımızın başlıca reçetesi haline gelecek.Zaten öyleydi fakat hayat şartları maalesef hareket etme olanaklarını elimizden aldı. Malesef..Hiç bir şey için geç değil.İstemek başarmanın yarısıdır. İsteyelim ve harekete geçelim. Benim hastalarıma verdiğim bir örnek vardır.Tek kanatlı kuş olmaz. Kanadın biri sağlıklı besin seçmek,diğeride yeterli,uygun fiziksel aktivite seçmek ve bunu bir düzen ,bir yaşam tarzı, bir alışkanlık, bir davranış haline getirmektir. Kendine değer ver,sen değerlisin ve harekete geç haydi''Her 1 saatlik egzersiz ömre 2 saat ekler''
Sağlıklı Besin Seçimi+Uygun Fiziksel Aktivite=Mutluluk,özgüven,huzur,sağlık,başarı........sonsuz
Kalın hareketle

15 Ekim 2014 Çarşamba

MİGREN HASTALIĞINDA NASIL BİR BESLENME VE BESİN TAKVİYELERİ YAPMALIYIZ?

Migren aslında baş ağrısı tipidir.Migren tipi baş ağrısı başımızdaki damarların aşırı genişlemesi sonucu oluşan baş ağrısıdır.Ağrı tipleri çeşitli olmakla beraber genelde zonklama ve keskin darbe şeklindedir.Migren tipi baş ağrılarının genetik faktörlerin yanında vücudun damar ve sinir yapısındaki değişikliklerinin etkili olabileceği ve bazı hormon düzeylerindeki serotonin , endorfin  gibi azlığında  olabileceği bilinmektedir.Migren tipi baş ağrıları tanı ve tedavisi için bir nöroloji uzman doktora başvurmak gerekir.Bir diyetisyen olarak besinlerde migreni tetikleyen besinlere bakacak olursak damarda genişlemeye yol açan besinlerin olduğunu görürüz. Bunlar : bira, şarap ,özellikle kırmızı şarap gibi alkollü içkiler, her türlü peynir (lor peynir hariç)ve her türlü çikolata ve çikolatalı besinler migreni tetikleyen  tiramin,histamin gibi bileşikler içerdiğinden migren krizine yol açabilir. Magnezyum mineralinden fakir bir beslenme tipi de migren ataklarını tetikler, artırır. Bunun için magnezyum minerali yönünden zengin bir beslenme yapmalıyız. Magnezyum minerali en çok : ceviz, fındık, fıstık, badem gibi yağlı tohumlarda bulunur. Her gün 1 avuç bunlardan birisi tüketilmelidir. Bununla birlikte kurubaklagil tabir ettiğimiz tahıllarda kurufasulye,nohut,barbunya,yeşil mercimek,kırmızı mercimekte de magnezyum minerali bulunur. Haftada en az 2 kez kurubaklagil tüketmeliyiz. Yeşil yapraklı sebzeler tere, roka, maydonoz, nane, marul, ıspanak, pazı da magnezyumdan zengindir.Her gün birinden birini en 3  porsiyon tüketmeye özen göstermeliyiz. Tahıllarda da magnezyum bulunur fakat tahılın kepeğinin ve özünün ayrılmaması gerekir. Bu yüzden saflaştırılmış un tüketiminden uzak durmalıyız.Yani: beyaz un, beyaz ekmek tüketimi zararlıdır. Ekmeğimizi tam buğday veya çavdar veya kepekli veya tam tahıllı ekmeklerden yana tüketmeliyiz. Pirinç tüketirken kepekli pirinç veya basmati pirinci veya bulgur  tüketmeliyiz. Makarna tüketirken de yine piyasada var, kepekli makarna veya tam buğday unundan yapılmış makarna tüketmeliyiz.Yine magnezyumdan zengin doğal şekersiz madensuları da her gün 1-2 adet tüketimine özen göstermeliyiz. Tabi madensuyunun gazını bekletmek şartıyla içmeliyiz.
Migren tipi baş ağrılarında öne çıkan bir başka besin çeşidi katkı maddeleri veya katkı maddesi içeren besinlerdir. Bunlar nitrat içeren şarküteri ürünleri ve hazır çorbalarda bulunan mono sodyum glutamattır.Günlük beslenmemizde hazır çorbalara, hazır etsu tabletlerine, çeşni verici  hazır baharatlara, işlem görmüş sucuk, salam, sosis gibi katkılı gıdalara kesinlikle yer vermemeliyiz.Migrende destek ürün,gıda takviyesi olarak kullanabileceğimiz takviyeler vardır.Mineral desteği olarak riboflavin ve magnezyum preparatları da migren ağrılarını hafifletir, oluşumu önler. Migren tipi baş ağrılarında doktorun verdiği tedaviye destek olarak bitkisel gıdalardan da faydalanmak mümkündür. Bunların başında gümüş iğne veya koyun gözü diye bilinen fewerfew ekstresi serotonin seviyelerini düzenleyici ve antiinflamatuar etkisinden faydalanılarak baş ağrılarını engelleyici etkiye sahiptir. Afye bitkisel gıda takviyesinin fewerfew ekstresini eczanelerde bulabilirsiniz. Yine gıda takviyelerinde histamin azaltıcı, serotonin azaltıcı etkisiyle 5-HTP(5 hidroksi triptofan) takviyesini kullanarak vücudun endorfin üretimini artırmış oluruz. Endorfin vücudun  kendi ürettiği ağrı hafifletici,moral artırıcı etkisi olan bir hormonudur.Genellikle zaten migren hastalarının çoğunda endorfin seviyesi düşük olur.Bu ürünü de eczenelerde Solgar adıyla veya GNC adıyla alışveriş merkezlerindeki GNC shoplarda bulabilirsiniz.Zencefil kullanımı da migren tipi baş ağrısına antiinflamatuar etkisinden dolayı iyi gelirYemeklerde baharat olarak veya taze zencefil çorbalarda kullanılarak veya kökü çay yapılarak kullanılabilir.Günde 4 gramdan fazla tüketmeyin.Çarpıntı yapabilir.Tabi bu takviyeleri alırken doktor,eczacı ve diyetisyen yardımı,öngörüsü almayı unutmayın.
Bu saydıklarımın dışında ben ,bana başvuran hastalarda kilo problemi dışında migren rahatsızlığı da tarifliyorsa besin intolerans testi de öneriyorum,bu işte başı çeken Cambridge besin intolerans testinin güvenli olduğunu ve mutlaka yapılması gerektiğini söylüyorum. Bilim otoriteleri her ne kadar göz ardı etse de akupunktur, ozon terapi, sülük ve hacamat gibi alternatif yöntemlerin yapılmasında mutlaka yarar görüldüğünü söylemeliyim.Baş ağrısız en azından migren tipi baş ağrısına dönüşüp hayatımızı, işlerimizi, ruhsal durumumuzu olumsuz yönde etkileyecek durumları yaşamayalım inşallah. Yaşamak durumunda isek te en azında asgarisini yaşamak için bu öneri ve tavsiyelere kulak verelim ,uygulamaya çalışalım.Kalın sağlıcakla..........

11 Ekim 2014 Cumartesi

HEMOROİD TEDAVİSİNDE ÖNERDİĞİM 8 BESİN MADDESİ ....8 DE 8 UYGULA RAHAT ET......

Hemoroid nedir ?diye anlatmayacağım.Herkesin az çok bildiği bir rahatsızlık.Genel cerrah hekimleri tarafından tanı konur ve takibi yapılır.Beslenme programı da biz diyetisyenler tarafından verilir.
Herhangi bir ek sağlık problemi olmayıp sadece hemoroid rahatsızlığı olan kişilerde önerdiğim 8 sihirli besin şunlar : Başta beyaz ekmeği hayatımızdan çıkarmalıyız,tam tahıl,tam buğday ekmeği ,çavdar ekmeği,kepekli ekmek tüketmek hemoroid tedavisini destekler.İkinci sihirli besin sebze.Hergün  çiğ veya pişmiş bir şekilde 3-5 porsiyon tüketilmeli.Pişirirken riviera zeytinyağı kullanın,salatalarda sızma zeytinyağı kullanın.Üçüncü sihirli besin meyve ama kabuklu yenilebilen meyvelerin kabuğu soyulmadan tüketilmeli.Günde ortalama 3-5 porsiyon.
Dördüncü , beşinci ve altıncı sihirli besinimiz meyvelerde kayısı ve portakal ve armut .Lif oranı yüksek ,vitamin,mineral ve posa yönünden zengin.Yedinci  sihirli besinimiz ceviz.Günde 1 avuç yenilmeli.Cevize alerjiniz varsa çiğ fındık ve çiğ badem de olur.Son sihirli besinimiz de SU.Tüketim de en çok zorlandığımız,yerine çah ,kahve ile su ihtiyacını karşıladığımız bir besin.Günde 2 lt nin altına inmemeliyiz.
8 de 8 uygula bak neler oluyor hemoridlere  ,kalın sağlıcakla..........

10 Ekim 2014 Cuma

BİR BAKIŞTA SAĞLIKLI BESLENME.... ZOR DEĞİL OKUYUN YETER ..........

ÇOĞUNLUKLA BİTKİSEL BESİN(YEŞİL SEBZELER,MEVSİM SEBZELERİ) VE BALIK TÜKETİMİNE AĞIRLIK VER
YAĞ VE YAĞLI GIDA TÜKETİMİNİ AZALT
RAFİNE ŞEKER VE ŞEKERLİ GIDA TÜKETİMİNİ SIFIRLA
TARIM İLAÇLARINA MARUZ KALMA,HER SEBZE VE MEYVEYİ SİRKELİ SUDA BEKLET
KATKI MADDESİ VE RENKLENDİRİCİ MADDE İÇERİKLİ HAZIR GIDA TÜKETİMİNİ SIFIRLA
AZ TUZ TÜKET,GÜNDE 1 TATLI KAŞIĞI
BOL MİKTARDA POTASYUM TÜKET,SEBZE VE MEYVE VE MADENSUYU VE KAHVE
1.5-2 LT GÜNLÜK SU TÜKET
İDEAL KİLODA OL,BUNUN İÇİN DİYETİSYENE GİT İDEAL KİLONU ÖĞREN

Hipokratın dediği gibi besinler ilacımız olsun,sağlıkla

9 Ekim 2014 Perşembe

FAZLA BESİN TÜKETİMİNE BAĞLI OLARAK GELİŞEBİLECEK HASTALIKLAR HANGİSİDİR?

Fazla yemekten oluşan hastalıklar nelerdir diye şöyle bir baksak aslında hastalığa davetiyeyi biz kendi ellerimizle çıkarıyoruz.Hastalık kader değildir aslında, yanlış besinsel tercihler ve de en önemlisi ihtiyaçtan fazla tüketim hastalık sebebi.Mesela aşırı tuzlu yemek,çok tuzlu olan  turşu,salamura,zeytin,peynir,pastırma gibi besinleri gereğinden fazla  tüketmek,tereyağı,sakatat,gereğinden fazla kırmızı et tüketmek hipertansiyon hastalığına sebep olur.Her türlü yağ çeşidini özellikle aşırı tereyağı,ayçiçek yağı,mısır özü yağı tüketimi obezite ve meme kanserine neden olur.Kalp hastalıklarında aşırı tüketimde hastalık yapıcı potansiyel besinler başta doymuş yağlar tereyağı,kuyruk yağı ve margarinde bulunan trans  yağlardır.Trans yağlar aynı zamanda bir çok pastane ürünlerinde de kullanılır.Margarin yerine tereyağı kullanmak bence daha sağlıklıdır.Siz siz olun hazır pastane ürünlerinden uzak durun.Kendi pasta,kurabiyenizi evinizde yapın.Yanmış ve tütsülenmiş besinler mide kanseri için potansiyel risk unsurudur ,bununla birlikte aşırı tuz tüketimi de mide kanserinde potansiyel suçludur.Tuza dikkat!Alkol herkesin bildiği bir gerçek aşırı tüketimi karaciğer hastalıkları başta siroz hastalığı için risk faktörüdür.Eğer alkol tüketiyorsanız aşırı tüketimden kaçının,bence hiç tüketmeyin veya eğer alkol tüketiyorsanız her gün mutlaka enginar kapsülü alın.Haftalık beslenmenizde haftada en az 2 kez zeytinyağlı enginar yemeği veya salatasını tüketmeye çalışın.Yemekten sonra veya yemekle birlikte çay tüketimi de anemi hastalığına yol açar.Kola tüketimi de aynı riski artırır.Eğer çay içiyorsak anemi riskini azaltma adına çok açık ve 1dilim limonla içilmesi daha uygun olacaktır.Kola tüketimini yemekle birlikte yapmayın.Yemekten 2 saat sonra içmek istiyorsanız içebilirsiniz.Ama lıght ya da zero olanı tercih edin.Günde 1 kutudan fazla tüketim pankreas hastalıklarına yol açar.Bence hiç içmeyin.Aşırı miktarda kahve ,çay tüketimi,aşırı miktarda et tüketimi ,aşırı miktarda tuz tüketimi kemiklerimizde kalsiyumun kana geçmesine ,dolayısıyla kemik erimesi dediğimiz osteomalazi ,osteoporoz hastalığına yol açar.Yüksek miktarda kalori almak,şeker ve şekerli gıdaları tüketmek,aşırı miktarda asitli,şekerli içecekleri tüketmek,saflaştırılmış buğday unuyla yapılan gıdaları çok fazla yemek ve hareketsiz yaşam diabet ve obezitenin en büyük sebepleridir.

2 Ekim 2014 Perşembe

En İyi Kolesterol Düşüren 11 Besin !

Hepimizin ya kendimizde ya da yakınlarımızda duyduğumuz bir problemidir kolesterol yüksekliği.Acaba hangi besinler Total Kolesterol,LDL ,Trigliserid değerlerini daha hızlı düşürür.Hiperkolesterolemia hastalığı olanlar,risk grubundaki kişiler,şeker hastaları,40 yaş sonrası kadın ve erkekler,sigara ve alkol tüketenler, ...her  hafta beslenmemizde bu besinlerin olmasına özen gösterelim;
  1. Kereviz ve kereviz yaprakları:Kerevizi yoğurt,sarımsak ve zeytinyağıyla karıştırıp salatasını yapabilir veya kerevizi havuç ve dereotuyla zeytinyağlı yemeğini yapabilir veya kereviz yapraklarını her yaptığımız çorbaya ekleyerek nefis bir tat ve aroma ortaya çıkarabiliriz.Haftada 2 kez yemeğe çalışın.
  2. Kırmızı Soğan : Yemeklerin içinde veya salatalarda veya çorbasını yaparak kullanabiliriz.Hergün tüketmeye özen gösterin.
  3. Börülce : Ege yöresinden gelen sağlık.Yemeğini veya salatasını yapın.Haftada 2 kez yemeğe çalışın.
  4. Çiğ badem veya Ceviz : Hergün 1 avuç kadar ara öğünlerde tüketmeye çalışalım.
  5. Limon ve limon suyu: Salatalarda veya bitki çayı içerken veya siyah çay içerken 1-2 dilim kabukları soyulmamış limon ile tüketmeye çalışalım.Her gün tüketmeliyiz.
  6. Zeytin,zeytinyağı,zeytin yaprağı : Kahvaltıda daha çok yeşil zeytin tercih edin,yemekleri pişirirken zeytinyağı ile pişirmeli ama zeytinyağı asla yanmamalı,besini kızartma ve soğanı kavurma gibi işlemlerden geçirilmeyin.Yemekleri her zaman  çiğden yağı yakmadan karıştırıp pişirmek  en sağlıklı pişirme yöntemidir.Salatalarda sızma zeytinyağı kullanın.Zeytinyaprağı da ancak çayını demleyerek  veya yapraklarının öğütülmüş kapsül halini eczanelerden alarak kullanın.
  7. Alıç: Çayı içilerek veya meyvesi yenilerek veya Alıç'ın öğütülmüş kapsül halini eczanelerden alarak tüketebiliriz.
  8. Sarımsak : Çiğ veya pişmiş halini yemeklerde ,salatalarda,soslarda tüketebiliriz.Bu şekilde tüketemiyorsak sarımsak tozu kapsül olarak alınmalı.
  9. Yeşilçay : Hergün 1-2 fincan tüketilmeli
  10. Hergün 1 su bardağı kefir içilmeli
  11. Tam buğday ,tam tahıl,kepek,yulaf kepeği,yulaf ezmesi çavdar unu veya ekmeği veya makarnası günlük beslenmemizde yer almalı
Bir ömür sağlık dileklerimle...